Hikayemiz

Umay, (veya Umai) Anadolu ve Orta Asya’da özellikle Türk mitolojisinde ve Tengrizimde doğurganlık ve bereket tanrıçasıdır ve bu nedenle kadınlar, anneler,  çocuklar ve doğa ile ilgilidir. Umay, diğer çeşitli dinlerinde bulunan toprak ana tanrıçalarına benzer.

​​Umay ana dişi olarak betimlenmiştir. İyilikler yapar. Doğacak çocukları belirler. Yaşam ağacının sahibidir. Yeryüzüne bereket dağıtır. Etrafına ışık saçar. Gökyüzünde yaşar. Bazen yeryüzüne iner. Yanında bir kuğu veya zarif bir at ile betimlenir. Hamile kadınları, yavru hayvanları ve doğayı korur.

Umay hakkında geniş bilgiler yer almakla birlikte, Umay’ın dişil özelliğinin yanında güneşle de ilişkisinin bulunduğu söylenmektedir. Yani Umay sadece çocukları değil, bütün insanları koruyan, onlara kut veren bir tanrıçadır. Bu nedenle Umay, aynı zamanda bol mahsul almaya mal ve mülkün artmasına da yardım etmektedir. Umay’ın güneşle ilişkilendirildiğine yukarıda değinmiştim bu amaçla da güneşin sarı renginden dolayı Türk halklarında Umay’a Sarı Kız da denilmektedir. Güneş’in ısı vermesi dolayısıyla Umay, ateş ve ocak kültleriyle de ilişkilendirilir.

Türk mitolojisinde büyük önem taşıyan ve gökyüzünden indiği söylenen, Kayın Ağacı, Hayat Ağacı ile özdeşleştirilir.  Ağaçtan türeme, mitlerde çok geçen bir motiftir.  Ağaç Ana Tanrıça arketipinin görünümlerindendir ve dişil bir semboldür. Ağaçlar ruhların gelip gittiği kozmik bir yol olarak görülür.

Eli belinde ya da elibelinde, kilim ve halılarda kullanılan dişi figürdür. Annelik, doğurganlık ve verimlilik sembolüdür. Bu motif, kadını, doğurganlığı ve bereketi sembolize ettiği için kaba çuvallar üzerine sıralar halinde dokunması halinde Tanrı'nın bereketi arttıracağına işaret edilmiştir.

Elibelinde motifi dişiliğin simgesidir.Sadece analık ve doğurganlığı değil,aynı zamanda uğur, bereket, kısmet, mutluluk ve neşeyi sembolize eder. Bilindiği gibi,insanlığın yaradılışından bu yana "ana” kavramı,hayatın ilk nüvelerinin oluştuğu ve geliştiği kaynağı ifade etmektedir. Bundan dolayı toprak ve deniz, ana olma durumu ile özdeşleşmiştir. Bu görüş,tüm canlıların toprak ve sudan oluştuğu varsayımı ile de örtüşmektedir. Anadolu ve Orta Asya inançlarında yaşam ve ölüm ayrılmaz bir bütündür. Basitçe ifade etmek gerekirse, doğmak ana rahminden ayrılmak, ölmekse toprağa dönmek demektir.